Peki tüm bunlar patlak vermeden önce Kralın Körfezi'nde neler mi oldu?

Uzun yıllar önce, Kralın Körfezi muhteşem manzaraları ve işlek ticaret yollarıyla masallara layık bir krallıktı. Cömert Kral III. Wallace'ın tarafsız ve dürüst yönetimi altındaki bu diyar; kralın ordusunun da tam desteğiyle tüm fraksiyonlara kol kanat gerilen bir yer hâline gelmiş, huzur ve refah dolu altın çağını yaşamaya başlamıştı.

Ne var ki kral hayatını kaybettiğinde ardında iki oğlu tarafından doldurulmayı bekleyen bir boşluk bıraktı. Tahta çıkmak büyüğün hakkı olsa da küçük oğul, esas veliaht ilan edilmeyi kafaya koymuştu bir kere. Onun bitmek bilmeyen açgözlülüğü ve hırsı, iki kardeşin arasının iyiden iyiye açılmasına sebep oldu.

Böylece büyük oğul taç giydikten sonra öfke ve hasedinden çılgına dönen küçük oğul, krallıktan firar etti. Gel gör ki er ya da geç dönüp tahtı gasbetmeye de ant içmişti. Başta herkes küçük oğlun kaçışını onun huysuz mizacına verip kale almasa da bir süre sonra Kralın Körfezi'nde çok sayıda kişi nedeni belirsiz şekilde sırra kadem basmaya başladı.

Hem insanlar hem yaratıklar âdeta buhar olup havaya karışıyor, kaybolan her kişiyle halkın üstüne çöken korku ve karmaşa daha da büyüyordu. Öyle ki karanlık büyüler ve şeytani efsunlar yapıldığına dair dedikodular kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştı.

İşin aslı ise ancak kısa süre önce anlaşıldı. Meğer Kral Wallace'ın küçük oğlu geri dönmüş, beyni yıkanmış ordusunu da beraberinde getirmişti. Karanlık büyüyle efsunlayarak itaatkâr ve sadık piyonlara dönüştürdüğü tutsaklardı bunlar.

Şimdi de bir zamanlar huzurun başkenti olan krallığımız yerle bir olmanın eşiğinde. Karanlık ordu durdurulamayacak kadar güçlü, topraklarımızın kaderi ise muallakta. Meşru Kralımızın artık Kralın Körfezi'ndeki fraksiyonlara liderlik etmesi, karanlığın güçlerine göğüs germesi ve dağılmış birlikleri bir araya getirirken yardıma muhtaç olduğunu kabullenmesi lazım. Kralın bir Komutana ihtiyacı var!